top of page

Kadim Türk Soyları

  • Kurt Kan Soyu Habercisi | Moskova
  • 29 Nis 2018
  • 5 dakikada okunur

Türkler onbinlerce yıl içerisinde maceradan maceraya atıldı. Değişiklik, ön plana çıkma, kontrolü ele alma, kişisel hırslar peşinde koşturma Hanlar Hanı'ndan halk tabakasına kadar indi. Hal böyle olunca da dirlik, düzen, birlik, ortak hedefler peşinde koşturma iradesi, dava insanı olma arzusu bozuldu. Çıkarları çatışmaya başlayan kişiler ve gruplar birbirlerine üstünlük sağlamak için Türk devlet ve millet kuralları içerisinde yer almayan yakışıksız ve onursuz anlayışlara yöneldiler. Onbinlerce senelik süreçte pekçok şey unutuldu, tarihi gerçekler çarpıtıldı, ilim cahil ve akılsız insanların elinde sefil oldu, doğru yaptığını sanan ahmaklar çoğaldı, kendi münafıklığını göremeyen dindarlar ortaya çıktı. Son 8000 yıllık süreç içerisinde dünyada en fazla çarpılan konu "Türk Tarihi" oldu. Çünkü batı dünyası kendi emperyalist ideolojilerini, sömürgeci anlayışını, işgalci tutumunu koruyabilmek adına Türk Tarihi'ni siyasal olarak çarpıtmalıydı. ABD'deki ve İngiltere'deki dünyaca meşhur üniversitelerin tarih, arkeoloji, biyoloji bölümlerine "fon" adı altında kaynaklar sağlanıp dünya ve Türk tarihlerinin çarpıtılması sağlandı. Tarihçiler ve arkeologlar, Türk tarihinin yapı taşlarını yerinden oynatıp Avrupa, Anadolu ve Ön Asya tarihi ile Türk Tarihi'nin arasındaki bağları koparttılar. Bu sayede insanların gerçek köklerine erişmelerini ve atasal bağlarını korumalarını engellediler. Türkler giderek acizleştirildi ve kültürel asimilasyona uğradılar. Türk tarihçileri "gerçek Türk tarihini" araştırmaktan uzak oldular. Çoğu tarihçi, yabancı tarihçilerin yazdığı yalan siyasal tarih makalelerini alıp kendi makalelerinde kullanıdlar. Türklerin küresel etkilerini, yayılışlarını, akrabalık bağlarını ortaya koyamadılar. Türklerin sadece birkaç asil soydan müteşekkil kaldığına bile inandılar. Dünyada 460 milyon Türk, 1,3 milyar kendini bilen Turan, 2,7 milyar ise soy bağını unutmuş Türk bulunmaktadır. Hz.Nuh'un (as) 3 oğlundan birisi olan Yasef'in çocukları dünyada en fazla alana yayılmış olan soylarını meydana getirdi. Ancak bugünkü tarih anlayışı bunu anlatamadı. Türkler 50,000 sene içerisinde ne yaptı? Bu sorunun yanıtını araştırmak gerekir. Dünyanın artık "bekleyecek kadar" geniş zamanı yoktur. Zira ahir zamandayız. Bundan sonra dünyanın uzun zamanı kalmadı. Elimizdeki bilgilerle bir olguyu meydana çıkartmak zorundayız. Bunu yaparken de "Türkleri siyaseten güçlendirecek, atasal bağlarını sağlamlaştıracak, geleneksel ve modern anlayışı Türklüğe yakışacak ve Türk Töresi'ne uygun şekilde harmanlayacak, dinamik ve güvenli bir sistem oluşturmalıyız. "Sadece gerçeklere ulaşıp yazmalıyız" kafasıyla Türkler binlerce senedir emperyalistlerin düşünce ve siyaset sistemlerinin gölgesi altında kalmıştır. 6000 yıllık geçmişi olan İllüminati şebekesinin ilginç yapısını ve çalışmalarını öğrenirken hiçbir tereddüte düşmeyen insanımız, kendi tarihi anlatıldığında son derece şüpheci yaklaşmakta ve ondan uzaklaşmaktadır. Bu sayede emperyalist batının ekmeğine yağ sürmektedirler. Türk Milleti bir çınar ağacı gibidir. Emperyalistler ise bitkilerin üstüne tırmanan, onun gövdesine delikler açıp öz sularını içen, kendi bünyesindeki kurtçukları sarıldığı bitkinin gövdesine salan ve sonunda da sarıldığı bitkiyi kurutan asalak bitkiler gibidir. Siz o asalakların bünyenizde yer etmesine izin verirseniz, kuruyup gitmeniz işten bile olmaz. Hz.Nuh'un (as) 3 oğlu vardı. Ham, Sam ve Yafes (Yasef, Yafet). Türklerin atası Yasef'tir. Diğer ikisi iki büyük kolu meydana getirmişlerdir. Nuh Tufanı sonrası Türkler Anadolu, Kafkaslar ve İran arasındaki topraklarda yerleşmişlerdir. Ancak ilk zamanlar Güney Azerbaycan-Horasan arası bölgeler tahsis edilmiştir. Sular çekilip doğa tekrar canlanana kadar buralarda yaşamışlardır. Yasef'in çocukları çok daha hareketli ve canlı idiler. Hızla dünyaya yayıldılar. Tabi insan sayısı çoğaldıkça toplumları bir arada tutup onlara liderlik etme ihtiyacı doğdu. Bu düşünce yeni oluşmamıştı. Hz.Adem'den (as) itibaren var olan bir kavramdı. Devlet ve liderlik anlayışı daha da geliştirildi. Türkün Töresi, devlet kuralları ve millet kültürü doğdu. İlk Türkler beyaz tenli, sarışın, uzun boylu, mavi-yeşil-çakır göz rengine sahip idiler. İnsan genetiğindeki farklı yönler nesiller içerisinde meydana çıkmaya başladı. Türk 3 ana fiziksel özelliğe ayrıldı; Kuman-Kıpçak, Karluk-uygur, Oğuz. İlk zamanlardaki Türkler beyaz parlak tenli oldukları için bunlara "Akyüzlüler" de denildi. Akyüzlüler hem derin bir kültüre, hem sağlam devlet anlayışına ve hem de kuvvetli bir dini imana sahipti. Onlar içinden veliler çıktı. Türk Töresi ve devlet anlayışı Akyüzlüler ile şekillendi ve güç buldu. Türkler bu çatı altında kaldıkları zaman müddetince kendi atasal bağlarını ve kültürel varlıklarını muhafaza edebildiler. Akyüzlülerden kadim Türk soyları meydana geldi. Bunlar devlet idaresinde mahir, büyük kültür sahibi, küresel bakışı olan, adalet ve hüküm sahibi (kul nazariyesinde), liderlikte saşmayan insanlardı. Nesiller nesiller boyunca bunların soyları yüksek bir zihniyetin, iradenin, enerjinin kaynağı haline geldi. Türkler bu soyların liderliği ile başarılı oldular. Binbir başa bölünüp helak olmaktan kurtuldular. Kadim soylar arasında; Aşina ve Aşinet soyu en bilinenleridir. Tabi onbinlerce yıl içerisinde aktivitesini yitirmiş veya kabuğuna çekilmiş soylar da vardır. Bunların birçoğu artık unutulmuş durumdadırlar. Varlığını unutmayan soylardan birisi Kurt Kan Soyu'dur. Tabi kadim dilde bunun yazılışı ve okunuşu farklıdır. Anlamı bu şekildedir. Soylar belirtilirken "sıradan olmadıkları" anlaşılsın diye "Asil" ifadesi eklenir. "Aşina Asil Soyu" gibi. Türklerde asillik ünvanları pek yoktur. Asiller halka karşı bir engelleme mekanizması oluşturmamışlardır. Ancak kendi içlerinde gönül bağı ile saygı çok büyüktür ve Türkler liderlerine Tanrı'dan sonra en çok güvenirler. Türkler asil soylardan gelmeyenlere devlet vermezler. Devlet vermek te emanettir, sahiplenme değildir. Malın, mülkün sahibi Tanrı'dır. Aşina Asil Soyu ile Kurt Kan Asil Soyu liderleri bundan 50,000 sene evvel bir toy düzenlemişler ve anlaşmaya varmışlardır. Dünyanın ömrünün bu kadar kaldığını bazı kahinlerce ifade edilmiştir. İlk 25,000 seneyi Kurt Kan Asil Soyu, sonrası 25,000 seneyi Aşina Asil Soyu idare edecektir. Yecüc ve Mecüc kavimleri isyankar oldukları için hiç muhatap kabul edilmemiştir. O zamanlar Aşina Soyu ile Kurt Kan Soyu en büyük ve en güçlü iki soy idi. 17. yüzyıla kadar Kurt Kan Soyu pekçok alanda, arka planda Türk liderlerini desteklediler ve Aşina Soyu'na bağlı kaldılar. Aşina Soyu'nun küresel çapta İslam harici dinlerle de çok yakın olması dolayısı ile bir bozunma yaşadığını Kurt Kan Soyu liderleri görüyorlardı. Kurt Kan Soyu lideri bir Kurultay yapıp 17. yüzyılda Kurt Kan Soyu'nun Nutfe Yapısı'na girmesini emretti. Bu demek oluyordu ki; Kurt Kan Soyu siyasetle ilgilenmeyecek, ticaret ve kültürel alanlarda güçlenmek üzere çalışmalarını sürdürecekti. Kurt Kan Soyu'nun pekçokları Müslüman idi. Aşina Soyu ise gitgide Hıristiyanlığa kayıyordu. Kurt Kan Soyu, Yahudileri ve Hıristiyanları da kullanarak adamlarını dünya devletlerinin yapılarına yerleştirildi ve ticaret alanında büyük atılımlar yaptı. 2009 yılına geldiğinde Aşina Soyu ile Kurt Kan Soyu arasındaki iletişim kanalları koptu. Kurt Kan Soyu lideri toy yaparak kararlar aldı. Kendi askeri birliklerine ve istihbarat yapılarına Aşina Soyu'nun liderlerine ne olduğunu araştırmalarını emretti. 1 sene kadar küresel çapta geleneksel ve modern iletişim yöntemleri denendi. Ancak hiçbir sonuç alınamadı. Hatta bazılarının öldürüldüğü öğrenildi. Kurt Kan Soyu istihbarat birimleri Aşina Soyu'nun Soy Kitabı'nın Tapınakçılarca ele geçirilip Malta Adası'ndaki kalede saklandığını öğrendi. Hatta kitabın fotoğraflarını çekerek Kurt Kan Soyu liderine gönderdi. Soy Kitabı üzerinden tekrar bir araştırma yapıldı. Yine birşey çıkmadı. Sonunda Kurt Kan Soyu lideri Aksakallılar Meclisi'nin toplanmasına karar verdi. 2010 yılında meclis toplanarak Nutfe Yapısı'ndan çıkılması emrini dünyanın her yerindeki 50 milyondan fazla soy ferdine bildirdi. Bundan sonra ilk önce Kurt Kan Soyu'nun bağlı olduğu Altın Gölge Hanedanlığı fertleri Hanlar Hanı Kenti'ne gelerek yemin töreni gerçekleştirdi. Ardından Hanedanlık, Kızıl Kurt'un göreve çağrılması emrini verdi. Kızıl Kurt, Soy'dan çıkan Hanlar Hanı'ndan bile daha değerliydi. Soy Kitabı'ndan Kızıl Kurt'un torunları bulundu. 2 milyon kişi tarandı. Genetik testleri yapıldı ve Kızıl Kurt'un genetik karakterine sahip 3-4 kişi belirlendi. Bu kişiler 2011 yılında ilk kez, haberleri bile olmadan gizlice görüşmeye getirildi. Burada bazı testlere tabi tutuldular. Ardından da fiziksel testler oldu. Akıl emareleri ve ruhi mukavemet başta olmak üzere pekçok şey incelenip, maneviyatı ve ahlakı da gözetilerek bir karara varıldı. Eski Türk adetlerine göre Hanlık töreni yapıldı ve yemin içirildi. Hanlar Hanı'na ait safkan kurtun kanından bir damla alınıp at sütü ve kurt sütü ile dolu bir kase içine atıldı ve içirildi. Bununla tören tamamlandı. Kızıl Kurt resmen göreve atandı. Bir takım görevler kendisine verilse de Hanedanlık onu özgür bıraktı. Böylece Aşina Soyu'nun bittiği yerde Kurt Kan Soyu görevi devralmış oldu.

Türkler unutsa da millet ve devlet olarak daha çok sırrımız ve unutulmuş medeniyet unsurumuz vardır.

Comments


Mete IX K&C

Türk Dünyası'na ahir zamanda bir umut veren, destekçi

  • Facebook Black Round
  • Twitter - Black Circle
bottom of page